Anasayfa / IL / Genel Bilgiler

Genel Bilgiler

GENEL BİLGİLER
 
Coğrafi Konum
 
İsrail, Asya ile Afrika kıtalarının birleştiği bir noktada bulunmakta olup; batısında Akdeniz, kuzeyinde Lübnan ve Suriye, doğusunda Ürdün, güneyinde Mısır ve Kızıl Deniz ile çevrilidir. İsrail’in en yüksek noktası Golan Tepeleri’ndeki Hermon Dağı (2.656 m) ile Negev’deki Rosh Ramon Dağı (1.035 m); en alçak noktası ise deniz seviyesinin 400 metre altında bulunan Ölü Deniz’dir.
Ülkede 5 farklı coğrafi bölge bulunmaktadır:
 
- Akdeniz kıyısını takip eden yaklaşık 40 km genişliğinde, kumluk bir sahil ve hinterlandında yer alan ve tarım arazisinden oluşan sahil şeridi (ülke nüfusunun yaklaşık yarısı, endüstrinin büyük bölümü, limanlar ve havaalanları bu bölgededir),
- Kuzeydeki Galile bölgesinden güneydeki Negev Çölü’ne uzanan sıradağlar,
- Sıradağları kesen Rift, Hula, Jezreel, Ürdün ve Arava Vadileri, 
- Negev ve Batı Şeria Çölleri,
- Ürdün Nehri, Galile (Kinneret-Tiberias) Gölü ve Ölü Deniz çevresindeki sulak araziler ve tarım alanları.
          
Siyasi ve İdari Yapı
 
Tarihi ve dini kaynaklar Yahudi kavminin M.Ö. 1700-1500 yılları arasında Mezopotamya’dan “Canaan(Kenan)” (Filistin) bölgesine ve daha sonra Mısır’a göç ettiğini, M.Ö. 1300 yıllarında ise Mısır’dan Hz. Musa önderliğinde tekrar Filistin bölgesine geçtiğini kaydetmektedir. Kaynaklarda ilk Yahudi Krallığı’nın M.Ö. 1025 yılında Saul tarafından kurulduğu, M.Ö. 965-930 yıllarında hüküm süren Hz. Süleyman döneminde Kudüs’te ilk tapınağın inşa edildiği, M.Ö. 722 yılında başlayan Asur hakimiyeti ve Babil sürgününden sonra, M.Ö. 538-322 yıllarında Yahudi kavimlerinin tekrar siyasal bir varlık oluşturarak ikinci tapınağı inşa ettikleri, Büyük İskender tarafından bölgenin işgal edildiği, M.Ö. 165-37 yıllarında Hasmonean Krallığı’nın hüküm sürdüğü, M.Ö. 63 yılından itibaren Roma’nın bölgeye nüfuz ettiği, M.S. 70 yılında Romalılar tarafından Yahudi isyanlarının bastırılarak ikinci tapınağın yıkıldığı, Yahudilerin Kudüs’ten ve bölgeden sürgün edildikleri ve son Yahudi isyanının M.S. 132 yılında başarısızlıkla sonuçlandığı belirtilmektedir. Bu tarihten sonra Yahudiler bölgede
küçük topluluklar halinde mevcut olmuşlarsa da 19. yüzyıl sonlarına dek önemli bir demografik ve siyasi varlık olmaktan çıkmışlardır. Ancak Kudüs ve “Zion” Yahudiler için kutsallığını her zaman korumuştur.
 
1517 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na katılan Filistin toprakları, I. Dünya Savaşı sırasında 1917 yılında İngiltere’nin işgaline uğramış ve Milletler Cemiyeti’nin kararıyla 1922 yılında İngiliz mandasına verilmiştir. Söz konusu karar ile İngiltere bu topraklarda “Yahudilere bir yurt kurma hakkını temin etmekle” görevlendirilmiştir. Aynı yıl İngiltere, Filistin topraklarının yaklaşık 2/3’ü üzerinde Trans-Jordan Arap Emirliği’nin (bugünkü Ürdün Krallığı) kurulmasına müsaade etmiş, ayrıca Filistin’deki Yahudi topluluğunu İngiliz makamlarına karşı temsil etmek üzere “Jewish Agency” oluşturulmuştur. Filistin toprakları üzerinde bir “Yahudi Devleti” düşüncesi ise bu bölgede yaşayan Arapların tepkilerine yol açmıştır. Araplar Filistin’in bölünmesine veya Filistin’de Yahudi varlığına karşı çıkmışlar, bu çerçevede 1937 yılında İngiltere tarafından önerilen paylaşım planını reddetmişlerdir. Buna bağlı olarak Arap ve Yahudi cemaatleri arasındaki çatışmalar artmıştır. II. Dünya savaşının yaklaşmasıyla birlikte Arap kamuoyunu gücendirmek istemeyen İngiltere, 1939 yılında bir “White Paper” yayınlayarak Filistin’e Yahudi göçüne önemli sınırlamalar getirmiştir. Savaş sırasında bu karara muhalefet etmeyen Yahudi liderliği savaştan sonra yasal olmayan göç çalışmalarına hız vermiş, diğer taraftan İngiliz idaresine ve Arap halkına karşı tedhiş hareketlerine başlamıştır.
 
Kuvvet veya uzlaşma yoluyla sorunu çözümleyemeyince ekonomik ve siyasi sorunlarla karşı karşıya kalan İngiltere, Filistin’den çekilme kararını Nisan 1947’de Birleşmiş Milletler gündemine aldırmış ve bölgenin geleceğinin tayin edilmesini istemiştir. 29 Kasım 1947’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin’in Arap ve Yahudi devletleri arasında paylaştırılmasını ve Kudüs’e uluslararası statü verilmesini öngören 181 sayılı kararı kabul etmiştir. Karar, Yahudi liderliğince olumlu karşılanmış ancak Arap tarafınca kabul edilmemiştir.
 
Bölgede İngiliz yönetiminin sona erdiği 14 Mayıs 1948 tarihinde David Ben-Gurion’un, Başkanı olduğu “Jewish Agency”nin işlevlerini üstlenmesiyle İsrail Devleti ilan edilmiş; bir gün sonra ise Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak bu kararı tanımayarak bölgeye askeri harekat başlatmışlardır. 15 ay süren savaş, Birleşmiş Milletler’in arabuluculuğu ile yapılan görüşmeler sonucunda imzalanan ateşkes anlaşmalarıyla sona ermiştir. Ateşkes anlaşmaları ile İsrail, BM’nin taksim planıyla kendisine bırakılan araziyi genişletirken; Gazze Mısır’ın, Batı Şeria ve Doğu Kudüs ise Ürdün’ün yönetiminde kalmıştır. İsrail, 11 Mayıs 1949 tarihinde Birleşmiş Milletler’in 59. üyesi olmuştur.
 
İsrail Devleti kuvvetler ayrılığına dayanan parlamenter bir demokrasi ile yönetilmektedir. Ülkenin tek metin halinde düzenlenmiş bir anayasası bulunmamakla birlikte; anayasa çeşitli konularda yapılmış anayasal düzenleme niteliğindeki temel yasalardan oluşan bir manzumeden ibarettir.
 
  
Nüfus ve İşgücü Yapısı
 
Yahudi nüfusunun yarısından fazlası İsrail doğumlu olup, geri kalan kısmı 70 farklı ülkeden göç etmiştir. İsrail’in sosyo-ekonomik yapısı ve nüfus artış hızı yıllar itibarıyla %1,7 olarak gerçekleşmektedir. İsrail nüfusu göreceli olarak gençlerden oluşmakta olup; nüfusun %27,9’u 14 yaşın altındadır. Nüfusun %62,3’ü 15-64 yaşları arasında olup %9,9’u 65 yaşın üstündedir.
 
Nüfus İstatistikleri

  2016 2017TT 2018 2019TT 2020
Nüfus (milyon) 8,5 8,7 8,8 9.0 9.2

 

 

Kaynak: Economist Intelligence Unit  Israel Country Profile, Jewish Virtual Library
 
İsrail nüfusunun dörtte üçü Yahudi, %16’sı Müslüman, %2’si Hıristiyan ve %1,7’si Dürzilerden oluşmaktadır. İsrail’de yaşayan Yahudiler, dünyadaki toplam Yahudi nüfusunun yalnızca %40’ına tekabül etmektedir. Bu nedenle İsrail göç almaktadır. İsrail İstatistik Ofisi tarafından yapılan nüfus tahminlerine göre; nüfusun 2020 yılında 8,9 milyon olması beklenmektedir. Nüfus artış oranlarının yıllar içinde dengesiz dağılımının nedeni de yılllar içinde göçlerde gerçekleşen değişimlerdir.
 
Yahudi topluluğu kendi içinde üç gruba ayrılmaktadır. Bunlar; çoğu Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinden gelen Aşkenazi(Askhenazi) Yahudileri, 15. yy. sonunda İspanya ve Portekiz’den Avrupa ülkelerine kaçarak İsrail Devleti’nin kurulmasıyla İsrail’e göç eden ve içlerinde Türkiye’den göçen Yahudilerin de yer aldığı Seferad(Sephardi) Yahudileri ve Kuzey Afrika ve Orta Doğu Müslüman ülkelerinde yaşayan Doğu Yahudileridir. Aşkenazi Yahudileri yönetici sınıfını ve nitelikli işçileri oluşturmakta; Seferad Yahudileri ise daha düşük gelirli, mavi yakalı işçi sınıfını temsil etmektedir. 

 
İsrail'in nüfus ve yaşam biçimi incelenirken üzerinde durulması gereken bir diğer konu, nüfusun yaklaşık %10'unu oluşturan Kibbutzlar ve Moşavlardır. İsrail Devleti’nin kuruluşunda önemli etkileri olan Kibbutizm; Sosyalizmin ve Siyonizm’in pratik bir şekilde bir araya getirildiği, İsrail'e özgün bir deneydir. Moshavlar ise her ailenin bir çiftliğe sahip olduğu üretim, satış ve ihtiyaçların kooperatif aracılığıyla gerçekleştirildiği tarım köyleridir.
 
Ülkede birçok özel şirket bulunmasına rağmen, üretim ve istihdam açısından kamu teşekkülleri önemli bir paya sahiptir. İsrail'in toplam işgücü, yaklaşık 3 milyon kişidir. İsrail’de 20–65 yaş arası çalışan işgücü, işsizlik sigortası kapsamındadır.
 
İsrail’in sosyal güvenlik sisteminde emeklilik ve sağlık sigortaları birbirinden ayrılmış durumdadır. Sosyal Güvenlik Sigortası (Bituah Leumi) emeklilik, işsizlik ve malullük sigortalarını kapsamaktadır. Emeklilik yaşı erkeklerde 67, bayanlarda 65’tir. Ulusal Sağlık Sigortası (Bituah Birut Mamlahti) ise çalışanın kendi seçeneğine göre ülkedeki dört sağlık kurumundan birine bağlı olarak sağlık hizmeti almasını sağlamaktadır. Yurt dışında çalışarak emekli olmuş İsrail vatandaşlarının ülke dışından gelen emekli maaşları ve/veya soykırım tazminatları da İsrail’deki yaşlı kesimin gelir kalemleri arasında yer almaktadır. İsrail’de çocuklu ailelere çocuk yardımı da yapılmaktadır.
 
İstihdam
 

  2017 2018 2019 2020 2021
İşsizlik oranı (%) 4,2 3,9 4,0 4,1 3,8

(*) Temmuz ayı sonu itibarıyla.
Kaynak: Economist Intelligence Unit Israel Country Profile, Israel Central Bureau of Statistics
 
Doğal Kaynaklar ve Çevre 

İsrail doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülke olmayıp; su ve enerji kaynakları kısıtlıdır. Negev’den çıkarılan fosfat ile Ölü Deniz’den çıkarılan potaş, kalya taşı, brom ve magnezyum, ülkenin önemli madenlerini oluşturmaktadır. Ashkelon kıyılarında son yıllarda keşfedilen doğal gaz rezervleri ile birlikte toplam doğal gaz rezervlerinin 15 yıl yeteceği tahmin edilmektedir. İsrail, enerji üretiminde kömürle çalışan santraller kurmak ve güneş enerjisinden yararlanmak suretiyle petrole olan bağımlılığını büyük ölçüde azaltmıştır. Diğer bölge ülkelerinden daha az miktarda ve daha yüksek maliyetlerle çıkarılan petrol de işletilmektedir. Kısacası, İsrail ekonomisi sınırlı kaynakların etkin kullanımına ve alt yapının iyileştirilmesine dayalıdır.
 
Ülkede çevre sorunlarına ilginin artması ve halkın bilinçlenmesi ile birlikte geri dönüşümlü ürünlerin kullanım oranının 2010 yılında bu oranın %50’ye yükselmesi beklenmektedir.
 
Temiz su kaynaklarına ulaşımın kısıtlı olduğu Orta Doğu’da yer alan İsrail’in başlıca su kaynakları; İsrail, Suriye ve Lübnan sınırlarındaki dağlık alanlardan doğan Kinneret Gölü, Ürdün Nehri, Galile (Kinneret) Gölü ve çevresindeki küçük ırmak sistemleri ile yeraltı sularıdır. Düzensiz yağışlar, sanayi üretimi ve hızlı nüfus artışı nedeniyle artan su tüketimi, İsrail’in su kaynaklarının tehlikeli biçimde azalmasına yol açmış; yetkililer suyun dağıtımı, etkin kullanımı ve fiyatlandırılması konusunda önlem almaya zorunlu kalmıştır. Deniz suyunun tuzunun arıtılması için Ashkelon’da ve Ashdod’da 2 adet tesis işletime açılmıştır.

Sitemizde ve uygulamamızda çerezler kullanılmaktadır. Buradan İnceleyebilirsiniz..